Sigorta Sektörünün Önemli Bir Sorunu: Hasar Satın Alma!
Sigorta şirketleri, son zamanlarda motorlu araçlarla ilgili sigortalarda, özellikle de trafik sigortasında “hasar satın alma” diye isimlendirilen bir yöntemle yapılan tazminat talepleri ile karşılaşmaktadırlar.
Trafik kazası sonucu aracı hasar gören kişi aracını tamir ettirmek için servise başvurduğunda, servis tarafından hukuk bürosu veya hasar danışmanlık firmasına yönlendirilmekte, aracın onarım masrafları hukuk bürosu ya da danışmanlık firması tarafından ödenmekte, araç sahibi aracını onarılmış şekilde servisten teslim almakta, bunun karşılığında ise hukuk bürosuna veya danışmanlık firmasına vekalet vermektedir. Aracın hasar durumu ile onarım aşamaları servis tarafından resimlendirilmekte, resimler ile kaza ve hasara ilişkin belgeler servis tarafından hukuk bürosu veya danışmanlık firmasına teslim edilmekte, hukuk bürosu veya danışmanlık firması birlikte çalıştığı sigorta eksperine “uzmanlık mütalaası” hazırlattırmakta ve tüm bu işlemler tamamlandıktan sonra sigorta şirketine vekil sıfatıyla başvuru yapılarak tazminat talep etmektedirler. Ancak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 10.2.2010 tarih ve E. 2010/13-26, K. 2010/73 sayılı kararında “… Kural olarak delil tespiti, karşı taraf da hazır olmak üzere her iki tarafın huzurunda yapılır. Karşı tarafa tebliğ edilmeyen veya tebliğ edilip itiraz uğrayan delil tespit tutanağı ve bilirkişi raporu delil olarak kullanılamaz.” şeklindeki içtihadı dikkate alındığında, bu tür başvurularda başvuran tarafından tek taraflı olarak aldığı uzmanlık mütalaası/ekspertiz raporunun delil kabul edilmeyeceği açıktır.
Sigorta şirketi, tüm işlemler tamamlandıktan sonra hasardan haberdar olmakta, ancak yapılan başvurularda asgari düzeyde belge sunulması, ayrıca kaza ve hasar resimlerinin yetersiz, uzaktan çekilmiş, düşük çözünürlüklü veya siyah-beyaz olması gibi nedenlerle sigorta şirketlerinin tayin ettikleri sigorta eksperleri sağlıklı bir tespit yapamamakta, ilave bilgi ve belge talep edilmek istediğinde araç sahibine çoğunlukla ulaşılamadığından ilgili hukuk bürosu veya danışmanlık firmasına müracaat edilmekte, ancak bunlar da ne ek belge ve bilgi vermekte ne de araç üzerinde fiziki ekspertiz yapılmasına izin vermekte, bu şekilde sigorta şirketinin inceleme ve araştırma yapma imkanı kısıtlanarak Kanunda öngörülen 15 günlük sürenin dolması beklenmektedir.
Süre tamamlandığında ise ağırlıklı olarak Sigorta Tahkim Komisyonuna başvuru yapılarak dava açılmaktadır. Bu şekilde sigorta şirketleri, haksız kazanca ilaveten yargılama giderleri, faiz ve vekalet ücreti ödemek zorunda kalmaktadırlar. Ayrıca, sigorta şirketi onarım aşamasında müdahil olamadığı için onarımda kullanılacak yedek parçalara ıskontolu olarak tedarik etme ve anlaşmalı servislerde daha düşük işçilik ücretleri ile sağlama imkanından yoksun kaldığı gibi, hasar gören ve bu nedenle bedeli talep edilen, buna karşın halen bir değer ifade eden hasarlı parçaların iade edilmemesi nedeniyle sovtaj gelirinden de mahrum kalmaktadır.
Sigortacılık, bankacılık gibi Dünyada özel düzenleme ve denetleme alanı olan bir sektördür. Bunun anlamı, düzenlemesi olmayan bir uygulamanın kabul görmesi mümkün değildir. Ayrıca sigorta sözleşmelerinin sigorta ettirenin beyanına dayalı olarak kurulması, sigortacının rizikonun gerçekleştiğini normalde kendisine bildirim yapılması halinde öğrenmesi, gerçekleşen rizikonun sigorta teminatı kapsamında olup olmadığının tespiti ve tazminatın güvenilir bir şekilde hesaplanabilmesi tazminat talep edenlerin sigortacıya gerekli bilgi ve belgelerle birlikte araştırma imkanı vermesine bağlı olması nedeniyle, sigortacılıkta tarafların Türk Medeni Kanunu 2. maddesi “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz” kuralı gereği dürüst davranmaları ve 3. maddesi “Kanunun iyiniyete hukukî bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyiniyetin varlığıdır. Ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyiniyet iddiasında bulunamaz.” iyi niyetli olmaları gerekir.
Şimdi özellikle trafik sigortasında karşılaşılan bu uygulamanın yasal bir zemini olup olmadığını irdeleyelim.
1) Türk Ticaret Kanununa Göre Sorumluluk Sigortalarında Uygulanacak Hükümler
Sorumluluk Sigortası Türk Ticaret Kanununun 1473’nücü ile 1486’ncı maddeleri arasında düzenlenmiştir. Söz konusu sigortalar için uygulanacak diğer hükümler ise 1485’nci maddesinde düzenlenmiştir.
“III – Sorumluluk sigortalarına uygulanacak hükümler
MADDE 1485– (1) Sorumluluk sigortalarına genel hükümlerle birlikte, 1454 üncü ve 1458 inci maddeler, 1466 ncı maddenin birinci fıkrası ve 1471 inci madde de uygulanır.”
Buna göre sorumluluk sigortaları için özel düzenleme olan TTK’nın Sorumluluk Sigortalar bölümüyle birlikte Genel Hükümler bölümünü oluşturan 1401 ila 1452 arası yer alan maddelerle ve mal sigortaları bölümündeki 1454’üncü madde (Başkası lehine sigorta), 1458’inci madde (Geçmişe etkili sigorta), 1466’ncı maddenin birinci fıkrası (Müşterek sigorta) ile 1471’inci maddesi (Zarar gören mal ve zararın gerçekleştiği yerde değişiklik yapmama) uygulanacağı öngörülmüştür.
TTK’nın 1471’nci maddesinin mal sigortaları için düzenlenmiş olmasına rağmen sorumluluk sigortaları için de uygulanması öngörülmesi ile bu sigortalar için de özel düzenleme özelliğine kavuşturulmuştur. Aynı şekilde aşağıda verilen sorumluluk sigortaları bölümündeki 1475’nci maddesi Genel Hükümler bölümünde yer alan 1427 ve 1446’ncı maddelere atıf yaptığı için bu maddeler de sorumluluk sigortaları için özel düzenleme niteliğindedir.
Sonuçta, yukarıda anlatılan uygulamanın yasal zemini olup olmadığının araştırılması bu çerçevede olması gerekmektedir.
2) Gerçek Zarar ve Riziko Gerçekleştikten Sonra Tarafların İspat Mükellefiyetleri
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1401’nci maddesinde sigorta sözleşmesinin tanımı yapılmış olup, ilgili maddedeki düzenlenen tanımıyla sigorta sözleşmesi her iki tarafa edimler yükleyen bu edimlerin yerine getirilmesi sonucunda taraflara belirli haklar sağlayan bir sözleşmedir. Sigortalının temel yükümlülüğü sigorta primini ödeme, sigortacının temel yükümlülüğü ise sigortalının para ile ölçülebilir bir menfaatini zarara uğratan tehlikenin, rizikonun, meydana gelmesi hâlinde bunu tazmin etmektir.
TTK 1409’uncu maddesinde, sigortacının sorumluğu düzenlenmiş ve sigortacı, sözleşmede öngörülen rizikonun gerçekleşmesinden doğan zarardan veya bedelden sorumludur hükmüne yer verilmiştir. TTK 1452/3’ncü maddesinde de; 1409’uncu madde hükmünün sigorta ettiren, sigortalı ve lehtar aleyhine değiştirilemeyeceği, değiştirilmesi durumunda bu Kanun hükümlerinin uygulanacağı düzenlenmiştir.
Mezkur yasada “Zarar Sigortası” başlığı altında “Sorumluluk Sigortaları” alt bölümünde 1473’ncü maddesinde “(1) Sigortacı sorumluluk sigortası ile, sözleşmede aksine hüküm yoksa, sigortalının sözleşmede öngörülen ve zarar daha sonra doğsa bile, sigorta süresi içinde gerçekleşen bir olaydan kaynaklanan sorumluluğu nedeniyle zarar görene, sigorta sözleşmesinde öngörülen miktara kadar tazminat öder. (2) Sigorta, sigortalının işletmesi ile ilgili sorumluluğu için yaptırılmışsa, sözleşmede aksine hüküm yoksa bu sigorta, sigortalının temsilcisi ile işletmenin veya işletmenin bir kısmının yönetiminde, denetiminde ve işletmede çalıştırılan kişilerin sorumluluğunu da karşılar. Bu durumda sigorta bu kişilerin lehine yapılmış sayılır.” hükmü kapsamında kişilerin zarar görenlerin uğradığı zararı teminat limitine kadar tazmin eder. Bu hüküm, sigortacılıkta asıl olan durumun tazminat ödemek olduğunu ve gerçek zararın ödenmesi gerektiğini ortaya koymakta ve sigortanın zenginleşme aracı olamayacağına vurgu yapmaktadır. Başka deyişle, TTK 1409/1 ve 1473’uncu maddeleri “gerçek zarar” ilkesini ortaya koyduğundan bu maddelerde, sigortacının zarar görenin gerçek zararını tazmin etmek yükümlülüğü ve sorumluluğunun altı çizilmektedir.
Kural olarak, TBK ve TTK’nın aşağıda verilen maddelerine göre bütün sigorta türlerinde tazminat talep edenler dürüst bir şekilde rizikonun gerçekleştiğini, başka bir deyişle zararını ispatlaması, sigortacının ise tazminat ödemekten imtina edebilmek için bu zararın sigorta teminatı dışında kaldığını ispatlaması gerekir.
6098 sayılı TBK’nın 50’ncı maddesinde; “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır.”
T.T.K. 1409.maddesinde; “Sigortacı, sözleşmede öngörülen rizikonun gerçekleşmesinden doğan zarardan veya bedelden sorumludur. Sözleşmede öngörülen rizikolardan herhangi birinin veya bazılarının sigorta teminatı dışında kaldığını ispat yükü sigortacıya aittir.”
Bu madde kapsamında yükümlülüğünü yerine getirmesi için sigortacının tazminat talebinin teminat kapsamında olup olmadığını tespit edebilmesi, tazminat hesabını (gerçek zararı belirlemesi) yapabilmesi, rücu – sovtaj imkanının olup olmadığını belirleyebilmesi için öncelikle gecikmeksizin rizikonun kendisine bildirilmesi, akabinde de bilgi, belge temin etme ve inceleme yapma ihtiyacı olacağı açıktır.
3) Zarar Görenin Bildirim Yükümlülüğü
Sorumluluk sigortaları için özel hüküm niteliğinde olan TTK’nin 1473 ile 1487’nci maddeleri arasında düzenlenen “Sorumluluk Sigortası” bölümünde “zarar görenin” sigorta ettirene benzer şekilde ihbarda bulunma yükümlülüğü, aşağıda verilen 1475’nci maddenin ikinci fıkrası ve atıf yapılan diğer maddelerde düzenlemiştir.
“3. Bildirim yükümlülüğü
MADDE 1475 – (1) Sigortalı sorumluluğunu gerektirecek olayları, on gün içinde, sigortacıya bildirir.
(2) Sigortalı kendisine yöneltilen istemi, aksi kararlaştırılmamışsa derhâl sigortacıya bildirir. Bu bildirim üzerine veya zarar görenin sigortacıya doğrudan başvurması hâlinde 1427 nci madde uygulanır.
(3) Bildirim yükümlülüğünün ihlali hâlinde, 1446 ncı maddenin ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri kıyas yolu ile uygulanır.”
Buna göre zarar görenin sorumluluk sigortası kapsamında sigorta şirketine doğrudan başvurması halinde rizikonun gerçekleştiğini ihbarda bulunma konusunda sigorta ettiren/sigortalı için getirilen yükümlülüklere aynen muhatap olduğu açıktır.
İhbar yükümlülüğünün zamanında yerine getirilmemesi halinde ise yukarıdaki maddenin üçüncü fıkrasına göre TTK’nın 1446’ncı maddesinin ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri kıyas yoluyla uygulanması gerekmektedir.
“dd) Riziko gerçekleştiğinde
MADDE 1446- (1) Sigorta ettiren, rizikonun gerçekleştiğini öğrenince durumu gecikmeksizin sigortacıya bildirir.
(2) Rizikonun gerçekleştiğine ilişkin bildirimin yapılmaması veya geç yapılması, ödenecek tazminatta veya bedelde artışa neden olmuşsa, kusurun ağırlığına göre, tazminattan veya bedelden indirim yoluna gidilir.
(3) Sigortacı rizikonun gerçekleştiğini daha önce fiilen öğrenmişse, ikinci fıkra hükmünden yararlanamaz.”
Bu maddenin gerekçesi ise; “Madde 1446 – Rizikonun gerçekleştiğinin bilinmesinde özellikle tazminat ödeme borçlusu durumundaki sigortacı açısından büyük yarar vardır. Nitekim, 6762 sayılı Kanunun 1292 nci maddesinde de aynı konu düzenlenmiş ve rizikonun gerçekleştiğini bildirim yükümlülüğü için beş günlük süre öngörülmüştür. Ancak, Tasanın bu maddesi ile beş günlük bildirim süresi kaldırılmış onu yerine “gecikmemek” ifadesi kullanılmıştır. Zira, beş günlük süre bazı sigortalar için çok kısa olabileceği gibi bası sigortalar için de fazla olabilir. Halbuki “gecikmeksizin” ifadesi öncelikle hemen bildirme esasını getirir. Ayrıca, sübjektif ve objektif duruma göre hakime bir takdir hakkı tanır, daha esnektir. Diğer taraftan mevcut düzenlemeden farklı olarak bu madde ile, Tasarının genelinde olduğu gibi yükümlülüğünün ihlalinde illiyette yer verilmiştir. Buna göre, ihlal ödenecek tazminat miktarında etkili olmamışsa sigortacının sorumluluğunun tamamen ortadan kalmasından veya azalmasından bahsedilemez. Maddede kusur, kastı da kapsayacak şekilde geniş anlamda kullanılmıştır. Bu noktada, kasti olarak bildirim yükümlülüğü ihlal edilmişse, yine tazminattan indirim yapılacaktır. Ancak, indirim kusurun ağırlığına göre olacağından, somut olaya göre sigortacının tazminat ödeme borcu tamamen de ortadan kalkabilecektir.” şeklindedir.
Söz konusu madde gerekçesiyle birlikte okunduğunda, ihbarın zamanında yapılmaması sonucu mevcut zarar artmışsa sigortacının artan tutarı ödememe hakkı bulunduğu, hatta ihbar kasıtlı şekilde geç yapılmışsa somut olaya göre sigortacının tazminat ödeme borcundan tamamen de kurtulabileceği öngörülmüştür.
4) Zarar Görenin Bilgi ve Belge Verme Yükümlülüğü
Zarar görenin doğrudan başvurularda rizikonun gerçekleştiğini sigortacıya ihbar ettikten sonra sigortacının zarar görenden isteyebileceği bilgileri ve belgelere ulaşabilmesine ilişkin olarak TTK’nın 1479’uncu maddesi bir düzenleme yapmıştır.
“7. Sigortacının zarar görenden bilgi alma hakkı
MADDE 1479 – (1) Sigortacı, zarara sebep olan olayın ve zarar miktarının belirlenmesi amacıyla, zarar görenden bilgi isteyebilir. Zarar gören, sağlanması ihtimali bulunan ve istenilmesi haklı görülebilecek ilgili tüm belgeleri sigortacıya vermek zorundadır. Zarar görenin bu zorunluluğa uymaması hâlinde, durumun zarar görene yazılı bildirilmiş olması kaydıyla, sigortacının sorumluluğu, zorunluluk yerine getirilmiş olsaydı ödemek zorunda kalacağı miktarla sınırlıdır.”
Bu maddenin gerekçesi ise; “Madde 1479 – Madde, Tasarının 1447 nci maddesinin sorumluluk sigortasındaki uzantısı niteliğindedir. 1447 nci maddede, sigortacının ortaya çıkan zararın gerçek nedeni ve miktarı konusunda tespit yapabilmesi için sözleşmenin tarafı durumundaki sigorta ettirene getirilmiş bir takım yükümlülükler vardır. Sorumluluk sigortalarında ise, sigortalının zararı aslında zarar gören kişinin uğradığı zarar olduğundan sigortacının bu zararı tespit edebilmesi için zarar görenden de bir takım bilgi ve belgeleri isteyebilmesi gerekir. Nitekim, sigortacının ödeyeceği tazminatın tespitinde, sigortacı için sigorta ettirenden çok zarar gören kişinin elindeki bilgi ve belgeler daha önemlidir. Zira, zarara uğrayan kişi üçüncü kişidir ve sigortacı, sigorta teminatı içinde kalmak kaydıyla bu zarar kadar olan kısmı sigortalısı için tazmin edecektir.” şeklindedir.
Söz konusu madde gerekçesiyle birlikte okunduğunda, zarar görenin, sorumluluk sigortaları kapsamında sigorta şirketine doğrudan başvurması halinde sigortacıya gerekli bilgi ve belgeleri vermek zorunda olduğu, hatta müşterisi olmadığı için üçüncü kişi durumunda olan zarar görenden bilgi ve belge temin edilmesi sigortacı için normalden daha önemli olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca, zarar gören bilgi/belge vermemesi veya eksik vermesi halinde zarar artmışsa sigortacının bu artış tutarını ödememe hakkı da bulunmaktadır.
Zorunlu mali sorumluluk (trafik) sigortası için özel bir düzenleme olan 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 97’nci maddesi zarar görenin dava açmadan önce tazminat talebi için sigortacıya gerekli belgelerle birlikte başvurmasını öngörmüştür.
“Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.”
Söz konusu hükmün, aynı Kanununun 99’ncu maddesinde sigortacıların, zarar görenin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarıyla belirlenen belgeleri, sigortacının merkez veya şubelerinden birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorunda olduklarını düzenlemiştir. Anayasa Mahkemesi 17/7/2020 tarihli ve E.2019/40, K.2020/40 sayılı Kararı ile söz konusu maddede yer alan “zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları” ibaresinin iptal talebini ret ederek, Genel Şartların bu konuda geçerliliğini muhafaza etmiştir.
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartların ekinde yer verilen istenecek belgeler şunlar;
Ek:6 Tazminat Ödemelerinde İstenilecek Belgeler
1) Maddi Zararlar
A) Araç Hasarları
- Trafik Kazası Tespit Tutanağı resmi tasdikli sureti veya taraflar arasında tutulmuş kaza tespit tutanağı, varsa ifade tutanakları veya görgü tespit tutanakları,
- Mağdur araca ait ruhsat,
- Varsa hasarlı araç resimleri,
- Mağdur araç sahibine/zarar gören üçüncü şahsa ait banka hesap bilgileri (banka – şube adı, Iban numarası).
B) Değer Kaybı
- Araç Hasarları bölümünde istenen belgeler,
- Değer kaybı talep beyanı,
- Maddi hasara ilişkin ekspertiz yapıldıysa eksper raporu.
C) Diğer Hasarlar (üçüncü kişiye ait mallar için)
- Araç Hasarları bölümünde istenen belgeler,
- Hasarlı malın sahiplik belgesi (tapu, alım faturası, kamu kurumu resmi yazısı vb.), Üçüncü kişiye ait zarar gören malın onarımına ilişkin fatura, muhasebe kayıtları.
2)Bedeni Zararlar
A) Sürekli Sakatlık
- Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik ve Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik doğrultusunda hazırlanan sağlık kurulu raporu,
- Epikriz Raporu,
- Genel adli muayene raporu,
- Tüm tetkik ve tedavilere ilişkin raporlar,
- Mağdura ait kimlik belgesi fotokopisi,
- Kaza raporu, varsa bilirkişi raporu veya keşif zaptı veya mahkeme kararı,
- Mağdura ait kaza tarihi itibarıyla son gelir durum belgesi,
- Hak sahibine ait banka hesap bilgileri (banka – şube adı, Iban numarası),
- Sağlık verilerine erişim, işleme ve aktarım konusunda mağdur tarafından verilen açık rıza beyanı.
B) Ölüm
- Kaza Raporu, varsa Bilirkişi Raporu, keşif zaptı veya mahkeme kararı,
- Veraset ilamı,
- Ölüm belgesi ve ölü muayene otopsi raporu,
- Anne ve baba bilgisini de gösterir güncel vukuatlı nüfus kayıt örneği,
- Ölen kişiye ait kaza tarihi itibarıyla son gelir durum belgesi,
- Hak sahibine ait banka hesap bilgileri (banka – şube adı, Iban numarası).
3) Kişisel Bilgi Doğrulama Evrakları
- Gerçek Kişilerde: Nüfus cüzdan fotokopisi ve imza beyanı, iletişim bilgileri,
- Tüzel Kişilerde: Vergi levhası, ticaret
Söz konusu öngörülen belgeler içinde birkaçı gereksiz iken mutlaka lazım olan bazı belgelerin (örneğin değer kaybında kaza anındaki kilometreyi gösterir resim ve başvuranın geçmiş hasarlara ilişkin imzalı beyanı, vefat edenin alt ve üst soyunu gösterir nüfus kağıt örneği) öngörülmediği görülmektedir. Ayrıca diğer yasal düzenlemeler (MASAK’ın istediği belgeleri gibi) gereği sigortacıların talep etmesi gereken belgelere ilişkin de atıflar yapılmadığı anlaşılmıştır.
Sonuçta, sigortacının riziko gerçekleşmesinin gerçek olup olmadığını araştırması, tazminat hesabını yapabilmesi ve rücu-sovtaj hakkını elde edebilmesi için Genel Şartlarda öngörülenlerin dışında mutlaka gerekli olan belgeleri ve bilgileri tazminat talebinde bulunanlardan isteyebileceği düşünülmektedir. Örneğin kaza anındaki kilometre bilgisi olmadan değer kaybı hesaplanamayacağı için başvurandan bu bilgi temin edilmemesi halinde değer kaybı tazminat talebinin red edilmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan, 09/10/2020 tarih ve 31269 sayılı Resmi Gazete ’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarihli ve E.2019/40, K.2020/40 sayılı Kararıyla, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Maddi ve manevi tazminat” başlıklı 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresi ile ikinci cümlesinde yer alan “ve genel şartlarda” ibaresi iptal etmesi nedeniyle yukarıda verilen belgelerden gerçek zararın olduğundan daha az hesaplanmasına neden olan belgelerin ve Yargıtay içtihatlarına aykırı düşen belgelerin zarar görenden istenemeyeceği düşünülmektedir. Örneğin, yukarıda sayılan Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik doğrultusunda hazırlanan sağlık kurulu raporu yerine Yargıtay içtihatlarına göre Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine uygun raporların talep edilmesi gerekmektedir.
Trafik kazası sonucu sakat kalan insanlar sakatlığın etkisiyle ekonomik kayıpları haricinde sosyal hayatlarından kaynaklı (rahat yürüyeme, ev işlerini yapamama vs) kayıpları da söz konusudur. Ülkemizde trafik sigortası kapsamında sadece kişinin iş hayatına ilişkin ekonomik kayıpları ödenmektedir. Ancak trafik kazalarında sakatlık tespiti için özel bir mevzuat olmadığından, kaza/sözleşme tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre, 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği ve 01.06.2015 tarihinden günümüze kadar ise Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik ve Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik uygulanmıştır. Söz konusu Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmeliği Devlet’in SGK kapsamında sakatlık tazminatı, maluliyet maaşı vs için Devlet bütçesi imkanları ve yapılabilecek suiistimaller de dikkate alınarak muhafazakar bir anlayışla kaleme alındığı düşünülmektedir. Oysa trafik kazası sonucu çalışma hayatı etkisiyle bütün ekonomik kayıpların sorumluluk hukuku kapsamında ödenmesi gerekmektedir. Bu kapsamda Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine uygun alınacak raporların trafik kazaları için daha doğru raporlar olduğu düşünülmektedir.
5) Zarar Görenin Sigortacıya İnceleme İmkanı Verme Yükümlülüğü
Yukarıda verilen TTK’nin 1475’nci maddesinin atıf yaptığı 1427’nci maddesinde sigortacının tazminat ödeme şekli, borcunu yerine getirmek için doğal olarak yaptırılacak araştırmalarını belirli süre içinde bitirmesi ve avans ödeme şartları öngörülmüştür.
“e) Tazminat ödeme borcu
aa) Genel olarak
MADDE 1427 – (1) Aynen tazmine ilişkin sözleşme yoksa sigorta tazminatı nakden ödenir.
(2) Sigorta tazminatı veya bedeli, rizikonun gerçekleşmesini müteakip ve rizikoyla ilgili belgelerin sigortacıya verilmesinden sonra sigortacının edimine ilişkin araştırmaları bitince ve her hâlde 1446 ncı maddeye göre yapılacak ihbardan kırkbeş gün sonra muaccel olur. Can sigortaları için bu süre onbeş gündür. Sigortacıya yüklenemeyen bir kusurdan dolayı inceleme gecikmiş ise süre işlemez.
(3) Araştırmalar, 1446 ncı maddeye göre yapılacak ihbardan başlayarak üç ay içinde tamamlanamamışsa; sigortacı, tazminattan veya bedelden mahsup edilmek üzere, tarafların mutabakatı veya anlaşmazlık hâlinde mahkemece yaptırılacak ön ekspertiz sonucuna göre süratle tespit edilecek hasar miktarının veya bedelin en az yüzde ellisini avans olarak öder…”
Bu maddenin gerekçesi ise; “Madde 1427 – …6762 sayılı Kanunun 1299 uncu maddesinde sigorta tazminatının muacceliyeti rizikonun gerçekleştiğinin sigortacıya ihbar borcunun doğduğu tarihe, ihbar borcu ise rizikonun gerçekleştiğinin öğrenilmesine bağlanmıştır. Ancak, sigorta tazminatının muacceliyetine ilişkin olarak kendisine riziko ihbarı yapılan sigortacının da araştırma ve inceleme yapma hakkının bulunduğu unutulmamalıdır. Dolayısıyla, muacceliyet konusunda riziko ihbarı yanında sigortacının edimine ilişkin araştırmaları da tamamlamış olması önemli bir kriterdir. Ancak, menfaatler dengesinin korunması açısından sigortacının incelemesine de bir süre sınırlandırması getirilmelidir. … Ancak, menfaatler dengesinin korunması bakımından sigortacıya yüklenilemeyen nedenlerden dolayı incelemeler tamamlanamamışsa, örneğin gerekli evrakların sigorta ettiren veya sigortalı tarafından sigortacıya zamanın veya hiç verilmemesinde olduğu gibi, bu süreler işlemeyecektir….” şeklindedir.
Bu maddede öngörülen sigortacıya inceleme izni verilmemesi halinde cezası TTK’nın “Genel Hükümler” bölümünde 1447’nci maddesinde düzenlenmiştir.
“c) Bilgi verme ve araştırma yapılmasına izin verme yükümlülüğü
MADDE 1447– (1) Sigorta ettiren, rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sözleşme uyarınca veya sigortacının istemi üzerine, rizikonun veya tazminatın kapsamının belirlenmesinde gerekli ve sigorta ettirenden beklenebilecek olan her türlü bilgi ile belgeyi sigortacıya makul bir süre içinde sağlamak zorundadır. Ayrıca, sigorta ettiren, aldığı bilgi ve belgenin niteliğine göre, rizikonun gerçekleştiği veya diğer ilgili yerlerde sigortacının inceleme yapmasına izin vermekle ve kendisinden beklenen uygun önlemleri almakla yükümlüdür.
(2) Bu yükümlülüğün ihlal edilmesi sebebiyle ödenecek tutar artarsa, kusurun ağırlığına göre tazminattan indirim yapılır.”
Bu maddenin gerekçesi ise; “Madde 1447 – Sigorta bir zenginleşme aracı olmadığından sigortacı gerçek zararı ödemelidir. İyi niyet ve azami güven esasına dayanan sigortada sigortacının, riziko gerçekleştiğinde sorumluluğunun doğup doğmadığını, doğmuşsa kapsam ve sınırını belirleyebilmesi için rizikoyla ilgili tüm bilgilere sahip olması gerekir. Bu nedenle sigortacı, sigorta ile ilgili olan kimselerden riziko ile ilgili her türlü bilgiyi talep edebilmeli ve rizikonun gerçekleştiği yerlerde gereken incelemeleri yapabilmelidir. Nitekim, bir çok sigorta genel şartında bu husus açık olarak düzenlenmiştir. Bu yükümlülüğün ihlali ise maddede ayrıca düzenlenmiştir. Buna göre, kusurun ağırlığına göre ve ödenecek tazminata yaptığı etkiye göre sigorta tazminatından indirim yapılabilecektir” şeklindedir.
Söz konusu maddeler gerekçeleriyle birlikte okunduğunda, sigortacının kendisine gelen tazminat talebinin teminat kapsamında olup olmadığının tespit edebilmesi, tazminat hesabını yapabilmesi, rücu – sovtaj imkanı olup olmadığını belirleyebilmesi için zarar görenden isteyebileceği bilgileri ve belgeler dışında olay yerini ve riziko (örn. hasarlı araç) üzerinde inceleme hakkı olduğu ve inceleme yapma imkanı verilmemesi halinde sigortacının zarar artışını tazminattan indirme hakkı olduğu açıktır.
6) Zarar Görenin Mal ve Zararın Gerçekleştiği Yerde Değişiklik Yapmama Yükümlülüğü
Sorumluluk sigortaları içinde uygulanması öngörülen TTK’nın 1471’nci maddesinde, hasarın sebebini ve zarar tutarının belirlenmesini güçleştirecek veya engelleyecek şekilde sigorta konusu maddede bir değişiklik yapılmaması gerektiği öngörülmüştür.
“V – Zarar gören mal ve zararın gerçekleştiği yerde değişiklik yapmama
MADDE 1471- (1) Sigorta ettiren, hasarın saptanmasından önce, hasar konusu yerde ve malda, hasar sebebinin veya zarar miktarının belirlenmesini güçleştirecek veya engelleyecek bir değişiklik yapamaz; meğerki, bu değişiklik sigortacının onayı veya zararı azaltma amacı ile yapılmış olsun.
(2) Bu yükümlülüğün kusurlu ihlalinde, ihlal ile zarar arasında illiyet bulunması şartıyla, kusurun ağırlığına göre tazminattan indirime gidilir.”
Buna göre hasarın saptanmasından önce, sigortacının onayı veya zararı azaltma amacı ile yapılmış olmasının dışında hasar konusu yerde ve malda, hasar sebebinin veya zarar miktarının belirlenmesini güçleştirecek veya engelleyecek bir değişiklik yapamayacağını, bu yükümlülüğün ihlalinde ise, ihlal ile zarar arasında illiyet bulunması şartıyla, kusurun ağırlığına göre tazminattan indirime gidilebileceği öngörülmüştür.
7) Zarar Görenin Zararı Önleme, Azaltma ve Sigortacının Rücu Haklarını Koruma Yükümlülüğü
TTK 1448’nci maddesine göre zarar görenin zararı önleme, azaltma ve rücu haklarının koruma yükümlülüğü de bulunmaktadır.
“d) Zararı önleme, azaltma ve sigortacının rücu haklarını koruma yükümlülüğü
MADDE 1448 – (1) Sigorta ettiren, rizikonun gerçekleştiği veya gerçekleşme ihtimalinin yüksek olduğu durumlarda, zararın önlenmesi, azaltılması, artmasına engel olunması veya sigortacının üçüncü kişilere olan rücu haklarının korunabilmesi için, imkânlar ölçüsünde önlemler almakla yükümlüdür. Sigorta ettiren, sigortacının bu konudaki talimatlarına olabildiğince uymak zorundadır. Birden çok sigortacının varlığı ve bunların birbirlerine aykırı talimatlar vermeleri hâlinde, sigorta ettiren, bu talimatlardan zararın azaltılması ve rücu haklarının korunması bakımından en uygun olanını dikkate alır. (2) Bu yükümlülüğe aykırılık sigortacı aleyhine bir durum yaratmışsa, kusurun ağırlığına göre tazminattan indirim yapılır…”
Buna göre, sigorta ettiren/zarar gören zararın artmasına engel olunması ve/veya rücu haklarını korunmaması sonucu ödenecek tutar artarsa kusur ağırlığına göre sigortacıya tazminattan indirim hakkı verilmektedir.
Diğer taraftan, sigortacının rücu hakkın korunmasına ilişkin TTK’nın “Halefiyet” başlıklı 1481’nci maddesi;
“MADDE 1481- (1) Sigortacı, sigorta tazminatını ödedikten sonra hukuken sigortalı yerine geçer. Sigortalının gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel tutarında sigortacıya ait olur.
(2) Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı gereğince, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir.
(3) Sigortalı veya zarar gören, birinci fıkra gereğince sigortacıya geçen haklarını ihlal edici şekilde davranırsa, sigortacıya karşı sorumlu olur.”
hükmü ile rücu hakkının korunmaması halinde, zarar gören sigortacıya karşı sorumlu tutulmuştur.
8) Genel Şartlara Göre Riziko Gerçekleştiğinde Zarar Görenin Yükümlülükleri
Yukarıda verilen TTK’nın maddelerinde öngörülen sigorta ettiren/zarar görenlerin bildirim, bilgi-belge verme, araç üzerinde inceleme imkanı verme, araç üzerinde değişiklik yapmama ve zararı azaltma, önleme ve rücu hakkının korunması yükümlülüklerine ilişkin oto sigortaların Genel Şartlarında yapılan düzenlemeler ise aşağıda verilmiştir.
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartlarında;
“B.1.1. Rizikonun Gerçekleşmesi Halinde Sigortalı ve/veya Sigorta Ettirenin Yükümlülükleri”
Sigortalı, rizikonun gerçekleşmesi halinde aşağıdaki hususları yerine getirmekle yükümlüdür:
a) Bu sözleşmeye göre, sorumluluğunu gerektirecek bir olayı, haberdar olduğu andan itibaren on gün içinde sigortacıya ihbar etmek, kendisine yöneltilen istemi ise, derhâl sigortacıya bildirmek,
b) Sigortalı değilmişçesine zararın önlenmesi, azaltılması, artmasına engel olunması veya sigortacının poliçeden doğan rücu haklarının korunabilmesi için, imkânlar ölçüsünde önlemler almak ve bu amaçla sigortacı tarafından verilen talimatlara uymak,
c) Rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sözleşme uyarınca veya sigortacının istemi üzerine, rizikonun veya tazminatın kapsamının belirlenmesinde gerekli ve beklenebilecek olan her türlü bilgi ile belgeyi sigortacıya makul bir süre içinde sağlamak, ayrıca, aldığı bilgi ve belgenin niteliğine göre, rizikonun gerçekleştiği veya diğer ilgili yerlerde sigortacının inceleme yapmasına izin vermekle ve kendisinden beklenen uygun önlemleri almak ile sigortacının talebi üzerine, olayın ve zararın nedeni ile hangi hal ve şartlar altında gerçekleştiğini ve sonuçlarını tespite, tazminat yükümlülüğü ve miktarı ile rücu hakkının kullanılmasına yararlı, elde edilmesi mümkün bilgi ve belgeleri gecikmeksizin vermek,
ç) Zarardan dolayı dava yolu ile veya başka yollarla bir tazminat talebi karşısında kaldığı veya aleyhine cezai kovuşturmaya geçildiği hallerde, durumdan sigortacıyı derhal haberdar etmek ve tazminat talebine ve cezai kovuşturmaya ilişkin olarak almış olduğu ihbarname, davetiye ve benzeri tüm belgeleri derhal sigortacıya vermek,
d) Sigorta konusu ile ilgili başka sigorta sözleşmeleri varsa sigortacılardan her birine rizikonun gerçekleştiğini bildirmek,
e) Maddi hasarlı trafik kazalarında motorlu aracı tutanak düzenlemek üzere güvenli bir yere çekmek.
Belirtilen yükümlülüklerin ihlal edilmesi sebebiyle ödenecek tutar artarsa, zarar görenlere bu sebeple yapılan ödeme ihlaldeki kusuru nispetinde sigortalıdan rücuen tahsil edilir.” hükmü düzenlenmiştir.
Diğer taraftan sigortalının/sigorta ettirenin sigorta süresi içinde ihbar yükümlülüğü ve sonuçlarına ilişkin aşağıdaki madde ihdas edilmiştir.
“C.3. Sigortalının/Sigorta Ettirenin Sigorta Süresi İçinde İhbar Yükümlülüğü Ve Sonuçları
Sigortalı/sigorta ettiren, sözleşmenin yapılmasından sonra, sigortacının izni olmadan rizikoyu veya mevcut durumu ağırlaştırarak tazminat tutarının artmasını etkileyici davranış ve işlemlerde bulunamaz.
Sigortalı/sigorta ettiren veya onun izniyle başkası, rizikonun gerçekleşme ihtimalini artırıcı veya mevcut durumu ağırlaştırıcı işlemlerde bulunursa yahut sözleşme yapılırken açıkça riziko ağırlaşması olarak kabul edilmiş bulunan hususlardan biri gerçekleşirse derhâl; bu işlemler bilgisi dışında yapılmışsa, bu hususu öğrendiği tarihten itibaren en geç on gün içinde durumu sigortacıya bildirir. Sigortacı durumu öğrendiği andan itibaren 8 gün içinde prim farkının ödenmesi hususunu sigortalıya/sigorta ettirene ihtar eder. Sigortalı/sigorta ettiren, ihtarın tebliğ tarihini takip eden sekiz gün içinde talep olunan prim farkını sigortacıya öder.
Rizikonun gerçekleşmesinden sonra sigortalının/sigorta ettirenin ihmali belirlendiği ve değişikliklere ilişkin beyan yükümlülüğünün ihlal edildiğinin saptandığı takdirde, söz konusu ihlal tazminat miktarına ya da rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte ise, ihmalin derecesine göre, ihlal sonucu tazminat miktarına etki eden tutar ilgisine göre sigortalıya/sigorta ettirene rücu edilir. Sigortalının/sigorta ettirenin kastı hâlinde ise meydana gelen değişiklik ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı varsa, bu durumda hak sahibine ödenen tüm tazminat ilgisine göre sigortalıya/sigorta ettirene rücu edilir. Bağlantı yoksa, sigortacı ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak ödenen sigorta tazminatını ilgisine göre sigortalıya/sigorta ettirene rücu eder. Sigortalı/sigorta ettiren, sigortacı tarafından tebliğ edilen prim farkını süresinde ödemediği ve rizikonun sigortacı tarafından fark priminin tebliğ edilmesini takip eden sekiz günden sonra gerçekleştiği durumda sigortacı ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak ödenen sigorta tazminatını ilgisine göre sigortalıya/sigorta ettirene rücu edebilir.
Sigortalı/sigorta ettiren; kazaya karışılması, bu genel şartlar kapsamındaki sigorta teminatına dahil hususlarla ilgili dava açılması gibi sorumluluğunu gerektirecek olayları, on gün içinde, sigortacıya bildirir. Bildirimin yapılmaması veya geç yapılması, ödenecek tazminatta artışa neden olmuşsa, artan kısım ilgisine göre sigortalıya/sigorta ettirene rücu edilir.”
Aynı şekilde Kasko Sigortası Genel Şartlarının Rizikonun Gerçekleşmesi Halinde Sigortalı ve/veya Sigorta Ettirenin Yükümlülükleri B.1 ve B.2 maddelerinde düzenlenmiştir.
“B.l. Rizikonun Gerçekleşmesi Halinde Sigortalı ve/veya Sigorta Ettirenin Yükümlülükleri
Sigortalı ve/veya sigorta ettiren, rizikonun gerçekleşmesi halinde aşağıdaki hususları yerine getirmekle yükümlüdür.
1.1.Rizikonun gerçekleştiğini öğrendiği tarihten itibaren en geç beş iş günü içinde sigortacıya bildirimde bulunmak,
1.2.Sigortalı değilmişçesine gerekli kurtarma ve koruma önlemlerini almak ve bu amaçla sigortacı tarafından verilen talimata elinden geldiği kadar uymak,
1.3.Aracın çalınması halinde, durumu öğrenir öğrenmez derhal yetkili makamlara bildirimde bulunmak,
1.4.Zorunlu haller dışında, rizikonun gerçekleştiği yer veya şeylerde bir değişiklik yapmamak,
1.5.Sigortacının isteği üzerine rizikonun gerçekleşmesi nedenlerini ayrıntılı şekilde belirlemeye, zarar miktarıyla delilleri saptamaya ve rücu hakkının kullanılmasına yararlı, sigortalı ve sigorta ettiren için sağlanması mümkün gerekli bilgi ve belgeleri gecikmeksizin sigortacıya vermek,
1.6.Tazminat yükümlülüğü ve miktarı ile rücu haklarının saptanması için sigortacının veya yetkili kıldığı temsilcilerinin sigorta kapsamında yer alan şeylerde ve bunlarla ilgili belgeler üzerinde yapacakları araştırma ve incelemelere izin vermek,
1.7.Üçüncü kişilerin haksız veya kusurlu fiili sonucu meydana gelen kazalar varsa tanıkların kimlikleri ile adreslerini en yakın yetkili makama bildirmek ve mümkün olan hallerde bir görgü tutanağı sağlamak.
B.2. Koruma Önlemleri ve Kurtarma
Sigortalı ve/veya sigorta ettiren, işbu sözleşme ile temin olunan rizikoların gerçekleştiği veya gerçekleşme ihtimalinin yüksek olduğu durumlarda zararı önlemeye, azaltmaya, artmasına engel olmaya veya sigortacının üçüncü kişilere olan rücu haklarının korunması için imkânlar ölçüsünde önlem almakla yükümlüdür. Alınan önlemlerden doğan makul masraflar, bu önlemler faydasız kalmış olsa bile, sigortacı tarafından ödenir.”
Buna göre söz konusu Genel Şartlarda TTK’da öngörülen düzenlemelere paralel düzenlemelerle sigorta ettiren ve zarar görenin riziko gerçekleştiğindeki yükümlülüklerini düzenlemiştir.
9) Değerlendirme ve Sonuç
Sigorta sözleşme hukukuna göre bütün sigorta türlerinde tazminat talep edenler dürüst bir şekilde rizikonun gerçekleştiğini, başka bir deyişle zararını ispatlaması, sigortacının ise tazminat ödemekten imtina edebilmek için bu zararın sigorta teminatı dışında kaldığını ispatlaması zorunludur.
Sorumluluk sigortalarında tazminat talep edenler genelde sigorta sözleşmenin tarafı olmayan, başka bir deyişle sigorta şirketinin müşterisi (sigortalısı) olmayan üçüncü kişi durumunda olan zarar görenlerdir. Dolayısıyla, TTK’nın sorumluluk sigortaları bölümündeki madde hükümleri, yukarıda verilen TTK’nın madde gerekçeleri de dikkate alındığında, sigortalılarla birlikte önemli ölçüde zarar görenler için de kaleme alındığının kabul edilmesi gerekir.
Yukarıda verilen TTK hükümlerine göre zarar görenin sigortacıya karşı rizikonun bildirim yükümlülüğü, bilgi ve belge verme yükümlülüğü, hasar konusu şeyde ve mal üzerinde inceleme imkanı verme ve değişiklik yapmama yükümlülüğü ile zararı önleme, azaltma ve sigortacının rücu haklarını koruma yükümlülüğü olduğu izahta varestir.
Söz konusu maddeler ile gerekçeler birlikte okunduğuna;
-Zarar görenin rizikonun gecikmeksizin hemen sigortacıya bildirmesi gerektiği,
-Sigortacının kendi müşterisi olmayan zarar görenden bilgi ve belge temin etmesinin kendi müşteri olan sigorta ettiren/sigortalıdan temin edilmesinden daha önemli bir mevzu olduğu,
-Zarar görenin sigortacıya gerekli belgeleri sigortacıya vermemesi veya eksik vermesi halinde temerrüt dahil bütün sürelerin durduğu,
-Sigortacının sigorta konusu (oto sigortalarda araç) üzerinde inceleme hakkının mutlak olduğu,
-Sigorta ettiren/zarar görenin zararı önleme, azaltma ve sigortacının rücu haklarını koruma yükümlülüğü olduğu
açık şekilde belirtilmiştir.
Bütün bunların ötesinde sorumluluk sigortasının kapsamında da sayılan TTK’nın mal sigortaları bölümündeki 1471’nci maddesi ise sigortacının onayı veya zararı azaltma amacı olmaksızın sigorta ettiren/zarar görenin hasarın saptanmasından önce, hasar konusu yerde ve malda, hasar sebebinin veya zarar miktarının belirlenmesini güçleştirecek veya engelleyecek bir değişiklik yapamayacağı çok açık şekilde düzenlenmiştir.
Söz konusu yükümlülüklere uyulmaması halinde ise söz konusu kanun maddelerinde kusurun ağırlığına göre, zarar artışını tazminattan indirim yoluna gidilebileceği hükmedilmiştir. Söz konusu indirimin ne anlama geldiği ise TTK’nın 1446’ncı maddesinin gerekçesinde “Diğer taraftan mevcut düzenlemeden farklı olarak bu madde ile, Tasarının genelinde olduğu gibi yükümlülüğünün ihlalinde illiyette yer verilmiştir. Buna göre, ihlal ödenecek tazminat miktarında etkili olmamışsa sigortacının sorumluluğunun tamamen ortadan kalmasından veya azalmasından bahsedilemez. Maddede kusur, kastı da kapsayacak şekilde geniş anlamda kullanılmıştır. Bu noktada, kasti olarak bildirim yükümlülüğü ihlal edilmişse, yine tazminattan indirim yapılacaktır. Ancak, indirim kusurun ağırlığına göre olacağından, somut olaya göre sigortacının tazminat ödeme borcu tamamen de ortadan kalkabilecektir.” şeklinde açık şekilde tarif edilmiştir. Buna göre, TTK’nın yukarıda verilen kanun metinleri için “tasarının genelinde olduğu gibi” diyerek ortak izahta bulunulmuş ve somut olay bazında yapılacak değerlendirme sonrası sigortacının tazminat ödeme borcu tamamen ortadan da kalkabileceği öngörülmüştür.
Sonuçta hem TTK ilgili hükümleri hem de Genel Şartlara göre sigorta ettiren/zarar görenin hasarlanmış aracı üzerinde bir değişiklik yapmadan, başka bir deyişle tamir ettirmeden, sigortacıya araç üzerinde inceleme imkanı vermesi mükellefiyeti bulunmaktadır. Nitekim, oto sigortalarında hangi parçanın değişeceği, hangilerinin onarılacağı ve hangi parçaların boyanacağının sağlıklı bir şekilde belirlenmesi normal şartlarda araç üzerinden yapılacak inceleme sonrası mümkün olabilecektir.
Zarar görenin sigortacıya başvurmadan önce aracını iyiniyetli şekilde tamir ettirmesi halinde ise, sigortacıya tamir edilmiş hali üzerinde inceleme imkanı vermesi kaydıyla, kaza yeri ve onarım öncesi detaylı resimlerle başvuru yapabilecektir. Bu durumda aşağıdaki mevzuata göre ödeme yapılması gerekmektedir.
Kullanılacak Parçanın Niteliği
Trafik Sigortasının Genel Şartların “2. Tazminat ve Giderlerin Ödenmesi” başlıklı maddesinde aşağıdaki düzenlemeler bulunmaktadır:
“… Hasar halinde, hasar gören parça, onarımı mümkün değilse veya eşdeğer parça veya ömrünü tamamlamış araçlar mevzuatı kapsamındaki araçlardan elde edilen orijinal parça ile değişimine imkân yok ise orijinali ile değiştirilir. Kaza tarihine göre model yılından itibaren 3 yılı geçmeyen motorlu araçlarda hasar gören parça, onarımı mümkün değilse öncelikle orijinali ile değiştirilir, orijinal parçanın bulunmaması durumunda eşdeğer veya ömrünü tamamlamış araçlar mevzuatı kapsamındaki araçlardan elde edilen orijinal parça ile değiştirilir. Ancak model yılından itibaren 3 yılı geçmeyen motorlu araçta hasar gören parçanın orijinal olmadığı durumda eşdeğer veya ömrünü tamamlamış araçlar mevzuatı kapsamındaki araçlardan elde edilen orijinal parça ile değişim yapılır. Bu paragraf uygulaması sonucu araçta bir kıymet artışı meydana gelse dahi bu fark tazminat miktarından indirilemez.
Eşdeğer veya ömrünü tamamlamış araçlar mevzuatı kapsamındaki araçlardan elde edilen orijinal parça ile değişim mümkün olduğu halde, sigortacının bilgisi ve onayı dahilinde olmadan orijinal parça ile onarım sağlanır ise sigortacının sorumluluğu, sigortacının kaza tarihi itibariyle benzer hasarlardaki onarım uygulamasına göre, eşdeğer veya ömrünü tamamlamış araçlar mevzuatı kapsamındaki araçlardan elde edilen orijinal parça bedeli ile sınırlıdır. Sigortacı bu paragraf kapsamındaki onaya ilişkin tercihini hasar ihbarından itibaren 2 iş günü içinde onarım merkezine veya hak sahibine bildirmediği durumda onayı varsayılır. İspat yükümlülüğü sigortacıya aittir…”
Yukarıda yer alan düzenlemeye ilişkin T.C. Danıştay 15. Dairesinin 27.06.2018 tarihli 2015/6111E. ve 2018/6093 K. sayılı Kararında üç yaşından büyük olmakla birlikte aracın hasar gören parçasının orijinal parça olması durumunda parça değişim önceliğinin eşdeğer veya çıkma orijinal parçaya tanınmasında hukuka uyarlık bulunmadığı belirtilerek 3 yaşından büyük araçlarda değişim önceliğinin eşdeğer veya çıkma orijinal parçaya verilmesi hususu iptal edilmiştir.
Söz konusu Danıştay iptal kararı sonrası Trafik Sigortası Genel Şartlarında yapılan değişikliklerde iptal kararının gerekçesini oluşturan hususlarda yapılmış değişiklerin uygulanamayacağı düşünülmektedir.
“2.1. (Değişik: RG-20/3/2020-31074)(2) …Hasar halinde, hasar gören parça, onarımı mümkün değilse veya eşdeğer parça veya yeniden kullanılabilir parça ile değişimine imkân yok ise orijinali ile değiştirilir. Bu paragraf uygulaması sonucu araçta bir kıymet artışı meydana gelse dahi bu fark tazminat miktarından indirilemez.
Eşdeğer veya yeniden kullanılabilir parça ile değişim mümkün olduğu halde, sigortacının bilgisi ve onayı dahilinde olmadan orijinal parça ile onarım sağlanır ise sigortacının sorumluluğu, sigortacının kaza tarihi itibarıyla benzer hasarlardaki onarım uygulamasına göre, eşdeğer veya yeniden kullanılabilir parça bedeli ile sınırlıdır. Sigortacı bu paragraf kapsamındaki henüz tamire başlanmadan önce yapılan başvuru sonucu onaya ilişkin tercihini hasar ihbar tarihini takip eden üç işgünü içinde onarım merkezine veya hak sahibine bildirmediği durumda onayı olduğu varsayılır. İspat yükümlülüğü sigortacıya aittir.”
Türk Borçlar Kanununda öngörülen sebepsiz zenginleşme olmaması için talep sahibinin aracında kaza öncesi kullanılan parçaya denk kalitede parça kullanılması gerekmektedir. Bunun anlamı kaza öncesi araçta orijinal parça kullanılmışsa orijinal parça (Kanuna konulması halinde belirli yaşında (10 yaşı ve üstü gibi) olanlara çıkma parça olabilir), eşdeğer parça ise eşdeğer parça, yan sanayi parça ise yan sanayi parça kullanması gerekmektedir. Ancak sigortacıya başvurulmadan araçta onarım yapılması ve araç üzerinde sigortacıya inceleme hakkı verilmemesi halinde daha önceden aynı bölgeden onarım görüp görmediği ve mevcut parçaların orijinal olup olmadığının tespiti de yapılamayacağı açıktır.
İskonto Hakkı
Trafik Sigortasının Genel Şartlar madde B.2.2.’de ise “Hak sahibi aracının, bu madde uyarınca Hazine Müsteşarlığınca belirlenen ölçütleri karşılayan, dilediği onarım merkezinde onarılmasını talep edebilir. Bu durumda sigortacı, araç kaza tarihi itibariyle anlaşmalı olduğu onarım merkezinde onarılsaydı uygulanacak parça, tedarik, işçilik ve diğer hususlara göre belirlenecek bedele göre ödeme yapabilir. Sigortacı söz konusu bedel uygulaması hakkında hak sahibini hasar ihbarından itibaren 2 iş günü içinde bilgilendirir. Sigortacı bu süre içinde anılan bildirimi yapmadığı takdirde bildirim konusu bedeli hak sahibine karşı ileri süremez.” hükmü bulunmakta olup bu düzenlemeye ilişkin T.C. Danıştay 15. Dairesinin 27.06.2018 tarihli 2015/6111E. ve 2018/6093 K. sayılı kararında hukuka aykırılık bulunmamıştır.
Yine ticari yaşamın olağan akışı kapsamında davalı sigorta kuruluşunun makul nitelikteki parça tedarik sistemi ve anlaşmalı servis ücretlerini esas alan işçilik indirim hakkını kullanabilme olanağının olduğunu kabul etmek gerekmektedir. Nitekim istemde bulunan zarar görenin gerek TTK madde 1448, gerek TMK madde 2 ve 3 uyarınca ödenecek tazminata ilişkin sigortacının zarar ve gideri azaltmasına olanak tanıyacak biçimde iyi niyetli davranması gerekmektedir. Sigorta şirketlerinin iskonto hakkını kaybetmesi sadece Genel Şartlar hükmüne göre sigortacının hak sahibini hasar ihbarından itibaren 2 iş gününde iskontolu bedel uygulaması için bilgilendirme yapmaması halinde olabilmektedir. Ayrıca sigortacının eksper tayin ederek araç üzerinde ekspertiz yapması ve talep sahibini iskonto konusunda bilgilendirdiğine dair imzalı beyan alması halinde söz konusu süreye bakılmaksızın bilgilendirme yapıldığının kabulü gerekmektedir. Buna karşın, zarar gören davalı sigorta şirketine hasar ihbarında bulunmamış, bunun yerine aracın onarımını tamamlamış ve her şey bittikten sonra tazminat talebiyle başvuru yapmış ise burada sigorta şirketinin söz konusu bildirim yükümlülüğü bulunmamaktadır.
KDV Hususu
Söz konusu başvurulara ilişkin araçlar sigortacının bilgisi dışında onarıldığı için KDV’den sorumlu olması için faturanın sigortacıya ibraz edilmesi gerekmektedir. Ödenmeyen KDV’nin sigorta şirketinden talep edilmesi sebepsiz zenginleşme sonucu doğurmaktadır. Yargıtay’ın emsal olarak sunulan kararları haksız bir kazanca imkân tanımamakta ve bu kararlar yanlış yorumlanmaktadır. Maliyeye ödenmeyen ve ödenmeyeceği belli olan KDV’nin zarar görende kalacağı belli olduğu halde aksine şekilde davranmak hiçbir hukuk ilkesi ile bağdaşmayacağı açıktır. Sigortacının KDV ödemesinden kaçınması konusu ile kendi bilgisi dışında tamir edilen bir aracın ödenmeyen KDV’sinin karıştırılmaması gerekmektedir.
Buna karşın, “hasar satın alma” yöntemiyle avukatların ve hasar danışman şirketlerin tayin ettiği eksperin tanzim ettiği “uzmanlık mütalaası” (çoğunlukla belge ve resimler üzerinden tanzim edilmekte) ile birlikte kaza yerinin ve hasar durumunun resimleri (çoğunlukla uzaktan, düşük çözünürlüklü, karanlık ortamlarda veya hangi araca ait olduğu belli olmayan şekilde sadece yakından çekilmiş resimler) üzerinden sigortacıya başvuru yapılmasını TTK’nın yukarıda verilen maddelerince korunmadığı izahta varestir. Bu tür başvuru sonrası sigortacı tarafından atanan bir eksperin de sağlıklı bir şekilde ekspertiz yaparak gerçek zararı belirlemesi de neredeyse imkansız olduğu düşünülmektedir. Bununla birlikte, daha az vekalet ücreti ve yargılama gideri ödemek için kısmi ödeme yaptıklarına müşahit olmaktayız. Oysa kanaatimce kısmi ödeme yaparak tamamen kurtulacakları bir tazminat talebini yargı yoluyla misliyle ödemek zorunda kalmaktadırlar. Özetle, araç üzerinde değişiklik yapan ve inceleme imkanı verilmeyen her başvurunun mutlak surette, somut olay bazında farklı olmakla birlikte, red edilmesi gerekmektedir.
Yargı kararlarında oto sigortalarında araçlarını onarıldıktan ve sigortacıya gösterilmeden, yani hasar sebebinin veya zarar miktarının belirlenmesini güçleştirecek veya engelleyecek bir değişiklik yapıldıktan sonra sigortacıya yapılan başvurularda, sigortacının “zarar artışını indirimi yapılabilme hakkı” var şeklindeki soyut bir gerekçeyle sigortacıdan hak ihlalinden dolayı mevcut zararda bir artış olduğunu, böyle bir ispatın imkansızlığını göz ardı edilerek, ispatlamasının beklenilmesi, sonuçta da bilirkişi raporlarıyla tazminat ödenmesine karar verilmesinin, söz konusu bilirkişi raporların sağlıklı olmadığından, hatalı bir işlem olduğu düşünülmektedir. Zira gözden kaçan temel unsur zararını ispatlaması gereken taraf sigortacı değil zarar görendir. İkincisi, sigortacının “gerçek zararı” belirleyemediği bir noktada, yükümlülüklere ihlalden dolayı oluşan “gerçek zarardaki bir artışı” nasıl belirleyebileceğini yargı kararları söylememektedir. Başka bir deyişle bu tür tazminat taleplerine ilişkin verilen kararlarda, yükümlülük ihlalinden kaynaklı olarak zararda bir artış olup olmadığının araştırılması ve gerekçelendirilmesi yapılmamaktadır.
Söz konusu kötü niyetli başvurularda sigortacı iyi niyetli şekilde kendisine sunulan resimler üzerinden ekspertiz yaptırıp bir ödeme yapması halinde, sigortacının tespit ettiği değişim, onarım ve boyama gerekli olan yedek parçalar ve işçilik kalemleri listesi esas alınmak suretiyle yedek parça tedarik ve işçilik ıskontosu uygulanarak (fatura sunulmaması halinde KDV hariç) belirlenen onarım bedeli üzerinden karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Sonuçta, Yargıtay hasar satın alma uygulamasına son verecek şekilde bir içtihat oluşturması, aksi takdirde yapılacak ilk değişiklikle yukarıda çıkartılan sonuçlara göre TTK’nın ilgili maddeleri yeniden yazılması ve bu sayede oto sigortalarında başta araç üzerinde inceleme hakkının mutlak olduğunun, sigortacının rızası olmadan hasar yerinde ve sigortalı malda değişiklik yapılmamasını, aksi takdire bu hakların kasıtlı ihlali halinde sigortacının tazminat ödeme yükümlülüğünden kurtulabileceği daha açık şekilde yazılması, ayrıca SEDDK’ın bu kötü niyetli başvurulara karşı denetim yapması yerinde olacaktır.
Doç. Dr. Metin SARIASLAN
Merhaba Hocam,
Aracın inceleme olanağının sigortacıya sağlanması usulünün Yargıtay İçtihatı ile değil kanuni düzenleme ile getirilebileceği kanaatindeyim. Kaldı ki Sigorta şirketleri haksız şekilde kişilerin birçok hasar başvurusunu reddetmektedir. Ya da çok cüzi rakamlarda ödeme yapmaktadır. Halbuki dava yoluna başvuran sigortalılar çok daha yüksek tazminat almaktadır. Bunun sebebi mahkemelerin yüksek tazminat vermesi değil, sigortanın prim aldığı halde tazminattan kaçmak istemesidir. Bunun en büyük örneği de hasar satın almaksızın gerçek sigortalılar tarafından yapılan değer kaybı başvurularıdır. Bir çok sigortalının yaptığı değer kaybı başvurusunda Sigortacılar hala genel şartlara göre komik rakam ödemesi yapmakta. Dava yoluna gidilince ise rayiç değer kaybı ücreti çok daha yüksek çıkmaktadır. Ben sigorta dolandırıcılığının tek taraflı olmadığı kanaatindeyim. Saygılarımla.
Av. Hacı Orhan
Avukat beyin bu yorumu yapmadan önce sigorta şirketlerinin 2019 ve 2020 yılında ne prim aldığını ve ne hasar ödediğini incelemesini dilerdim. Her dosya için tahkime veya mahkemelere gidildiği kanaatini uyandırmaya çalışmak sadece mahkeme ve adli makamların yükünü artırır. Bu da azami iyiniyetin ortadan kalktığını gösterir. Her yasaya azami dikkati biz sigortacılar kadar avukatların da göstermesi hem toplum yararına, hem sektör yararınadır diye düşünüyorum…
Şeyda Hanım cevabınız için teşekkür ederim,
Ancak bir hukukçu olarak benim sigorta şirketlerinin prim tahsilatı ile tazminat ödemesi arasındaki grafikleri incelememin gerekli olmadığı kanaatindeyim. Bizim için sigortacı ile sigortalı arasındaki ilişki bir riskin prim karşılığında teminat altına alınması şeklindedir. Risk gerçekleşirse sigortacı tam ve eksiksiz teminat vermek zorundadır.Sigortacı da pek ala üstlendiği riskleri teminat altına alabilir. Kişinin dava yolunu tercih edip etmemesi de iyi niyetle ölçülemez. Herkes kanunlardan kaynaklı hakkını özgürce kullanabilir.
Saygılarımla.
Aslında yanıt dönmeyecektim, ancak bir düzeltme zorunlu oldu, ismim imzada yer aldığı gibi Seyda ve erkek ismidir.
Size nacizane tavsiyem, fikir sahibi olmadan zikir sahibi olmamanız yönünde. Hocamızın yaptığı çalışma, her avukatı zan altında bırakan bir çalışma olmadığını belirtmek lazım, her meslek grubunda mesleğin resmi veya ahlaki kurallarına uymayıp kısa yoldan para kazanmayı ilke edinenler olabilir. Bu avukatlar için de, sigortacılar için de geçerli. Burada önemli olan, her avukat materyalisttir, paraya tapar gibi bir söylemin doğru olmadığı gibi, her sigortacı da hasarı ödememek için kırk takla atar söyleminin de doğru olmadığını bilmektir.
Sağlıklı günler dilerim…