Noyan Doğan’a Cevabım
Noyan Doğan, 18 Kasım tarihli “İşte, trafik sigortasına yüksek prim ödememizin nedeni” ve 2 Aralık tarihli “Sigortada Tahkim Krizi” başlıklı yazılarıyla Sigorta Tahkim Komisyonu’nu (STK) hedef alarak itibarsızlaştırmaya çalıştı.
“STK zorunlu sigortalarda da ihtiyari olsun” kampanyasına, şimdilerde STK öncesi “Zorunlu Arabuluculuk olsun” kampanyası ilave edilmiş şekilde, ayrıca DASK gibi güçlü bir kamu kurumunu da dahil edilerek çevre edilme çalışmalarını genişletilmeye çalışıldığı görülmektedir. Bu çerçevede, bazı yanlış ve yanıltıcı iddialar dikkat çekmek istiyorum:
1) “Sigorta Tahkim Komisyonu’nu sigortacılar getirdi” ve STK yanlış yerlere evrildiği iddiası
Sigorta sektörünün başından beri Sigorta Tahkim Komisyonu (STK)’ya karşı olduğu bilinmektedir. Sektörden bir üst düzey yönetici, bir çok kişinin olduğu bir ortamda “STK geldikten sonra vatandaşlara ve avukatlara istediğimiz tutarları kabul ettiremiyoruz, eskiden ‘teklif ettiğimiz rakamı kabul etmiyorsanız mahkemeye gidin’ diyebiliyorduk” demiştir. Bu itiraf, vatandaşlar uzun süren mahkeme yüzünden geçmişte teklif edilen tutarlara razı edildiklerini göstermektedir. Bu itiraf göstermiştir ki, STK’nın uyuşmazlıkları hızlı çözmesi (ortalama 4 ay içinde) bazı şirketlerin hesaplarını bozmuştur.
STK, vatandaşların:
- Uzun süren mahkeme süreci nedeniyle gerçek zararlarını çok altında düşük tutarlarla kabul etmelerini,
- Uzun süren mahkeme süreci nedeniyle küçük tazminat taleplerini mahkemeye taşımaktan vazgeçmelerini,
- Enflasyon ortamında düşük yasal faiz nedeniyle finansal avantaj elde etmek veya finansal sıkıntısını atlatmak isteyen sigorta şirketlerince mahkemeye yönlendirilmesini
engellemektedir.
2) Zorunlu Sigortalarda STK Üyeliğinin İhtiyari Olması ve İhtiyari Olan Arabuluculuğun Zorunluya Dönüştürülmesi İçin Gösterilen Çabalar
Doğan, 18 Kasım’daki yazısında “Geçen hafta Arabuluculuk Haftası kapsamında düzenlenen panelde de bu konu gündeme gelmiş ve 30 bin liralık değer kaybı tazminatının sigorta şirketine maliyeti hesaplanmış. Buna göre 30 bin liralık değer kaybı tazminatı için vatandaş arabuluculuk sistemine gittiğinde sigorta şirketine maliyeti 47 bin 500 lirayı bulurken, Sigorta Tahkim Komisyonuna gittiğinde sigorta şirketine maliyeti 82 bin lira ile 96 bin lira arasında değişiyor.” ve “Mesela vatandaş arabuluculuk sistemine gittiğinde sigorta şirketi masraf olarak 2-3 bin lira öderken, tahkim komisyonuna gittiğinde sigorta şirketinin ödediği masraf 17 bin liradan başlıyor.” demiş.
Yanlış hesap, bu hesabı yapan avukatın çalıştığı arabulucu ofisi (aynı anda davacı vekilliği, davalı vekilliği ve arabulucuk faaliyetlerini birlikte yapmakta) tüketici aleyhine, şirketler lehine yanlış bir örnek vermiştir.
Oysa Noyan Doğan’ın, arabulucukta vatandaşa teklif edilen tutarların yetersizliği yüzünden STK ya iş geldiğini bilmesi lazım. Nitekim makul teklif sunarak arabulucuğu etkin bir şekilde kullanan şirketlerin olduğunu da öğrenmesi lazım.
Ülkemizin hukuk sisteminin gerekliliği olarak, adli yargı üzerindeki yükü almak için arabuluculuk zorunlu yapılmış olup, zorunlu branşlar için de Tahkimin ihtiyari olmasını savunanların “zorunlu arabuluculuğu savunmaları” samimiyetten uzaktır.
Tahkim sadece “yapılması zorunlu” sigortalar için “zorunludur.” Zorunlu branşlar da ihtiyarı olsun da üye olalım diyenlerin öncelikle, ihtiyari branşta üye olmadıklarını açıklamamaları, samimiyetten uzak olmalarını göstermesi açısından önemlidir. TV lerde “ihtiyari olsun, ilk biz üye olacağız” diyen şirketin üst yöneticisi kısa süre önce üyeliği ihtiyari olan diğer sigortalarda STK üyeliğinden ayrıldıklarını gizlemiştir. Zorunlu sigortalarda ihtiyari olsun demek, STK’ya kilit vurulmasıdır.
Uzmanlığı olmayan tüketici hakem heyetlerine sigortacılığın her branşı için başvuru yapılırken, Tahkime girmemesi için her türlü yolu deneyenlerin ihtiyari olsun da “Tahkime üye olalım” demesi samimiyetsizliktir.
Adalet Bakanlığı’nda görevli bir bürokrat ve çok sayıda arabuluculuk ofisi sahibi bir avukat, ihtiyari olan arabuluculuğu zorunlu hale getirmeye çalışmaktadır. Bu avukatın aynı zamanda davacı vekilliği, dava vekilliği, hakemlik gibi birkaç şapkası daha bulunmaktadır. Bu çabaya, sektör içinden bir genel müdürün de destek verdiği iddia edilmektedir. Ben, menfaatleri gereği Tahkimin bitirilmesi, sulandırılarak işlemez hale getirilmesi çabasını anlarım da, devlet temsilcisi olanların illa da Tahkimden önce arabulucuya gitsin de, arabulucular da para kazansın talebi ne kadar samimi, onu da anlamak mümkün değil.
Ülkemizin finansal kurumları 5 yılda bir IMF (Financial Sector Assessment Program (FSAP) tarafından denetlenmektedir. Bankacılık ve Sigortacılık düzenleme ve denetleme kurumları, sigorta şirketleri ve bankalar denetimden geçer. Geçmişte, birçok alanda Türkiye iyi not alamasa da, tahkim sistemi de incelenmiş ve tam not almış, dünyada uygulanması için örnek gösterilmiştir. Arabuluculuğa ilişkin yapılan denetimlerde ise, adaletsizliğe neden olduğu, güçlünün lehine sonuç doğurduğu şeklinde eleştiriler aldığı ve başarısız bulunduğu belirtilmektedir.
3) Değer Kaybı Tazminatı Üzerine Yanlış İddialar
Sigorta şirketleri, 30-35 bin liralık bir trafik sigortası uyuşmazlığı için STK’daki süreçlerin 80-90 bin liraya mal olduğunu ve bunun primlere yansıdığını öne sürmektedir. Ancak bu iddia yanıltıcıdır:
- Uyuşmazlıklar mahkemeye taşındığında bu tutarlar daha düşük olmayacaktır.
- Aksine, mahkeme sürecinin 3 yıl sürmesi ve düşük yasal faiz oranları nedeniyle asıl kaybeden vatandaş olacaktır. Vekiller son güncel tarife üzerinden vekalet ücreti alacakları için çok fazla kayıpları (bekleme ve mahkemeye gidip gelme masrafları hariç) olmayacaktır.
Değer kaybı tazminatındaki temel sorun, STK ya da mahkemeler değil, sigorta şirketlerinin Anayasa Mahkemesi’nin Karayolları Trafik Kanunu’na ilişkin vermiş olduğu iptal kararına rağmen, değer kaybını piyasa koşullarına göre değil, Genel Şartlarda yer alan formüle dayalı olarak ödemesidir.
Doğan “Tahkim komisyonuna giden uyuşmazlıkların tamamına yakını değer kaybı tazminatından kaynaklanıyor. Aslında bu da gösteriyor ki, sigorta şirketi ile tüketici trafik sigortasında maddi veya bedeni zararlarda uyuşmazlık yaşamıyor; daha çok kaza sonrası onarım gören araçlarda oluşan ve trafik sigortasından ödenen değer kaybı tazminatında uyuşulamıyor. Sorun ise tahkim komisyonuna giden uyuşmazlıklardan dolayı sigorta şirketlerinin dosya parası, vekalet ücreti gibi masraflara yüksek bedeller ödemeleri. Öyle ki, sigorta şirketi değer kaybı tazminatı olarak 37 bin lira ödüyor, tahkim komisyonu ise 37 bin 200 lira ödenmesine karar veriyor. Arada 200 lira fark var. Sigorta şirketi, ‘tamam 200 liralık farkı ödeyim, sorun yok’ diyor. Ama sistem, ‘önce şu 17 bin liralık dosya masrafını, vekalet ücretini falan bir öde, sonrasına bakarız’ diyor. Şirketler başta bir 17 bin lira ödüyor, sonra 100-200 lira fark için bir 17 bin lira daha ödüyor, sonrasında da bir 17 bin lira daha ödüyor. 37 bin liralık değer kaybı tazminatı için 50 bin lira dosya masrafı ödemek durumunda kalıyorlar. Neden? Sistem böyle kurgulanmış da ondan”. demiş, yanlış. Şöyle ki sigorta şirketi ile tüketici trafik sigortasında maddi veya bedeni zararlarda uyuşmazlık yaşanmıyormuş!. Noyan Doğan’a bu bilgileri verenler doğru bilgi versinler, yoksa sürekli yanlışa düşüyor. Zira yüksek bedelli olan bedeni tazminat ve onarım tazminat talepli uyuşmazlıklar, STK hakemlerinin çoğunlukla mahkemelerin aksine vekalet ücretlerini AAÜT nin 1/5 verdiği için mahkemelere gitmektedir. Diğer taraftan değer kaybına verdiği örneğe göre belirsiz alacak davası açılmış ancak dava açıldıktan sonra şirket ödeme yapılmış, şirketin ödemesine rağmen davacı talebinden vaz geçmediği için Hakem mecburen bilirkişi incelemesi istemiş ve gelen 17.200 TL değer kaybı tespitli raporu taraflara tebliğ etmiştir. Netice de 17.200 TL bedel artırımı sonucu Hakem, dava açıldıktan sonra ödeme olduğu için Yargıtay kararları gereği AAÜT göre vekalet ücreti ve yargılama gideri ödenmesine karar vermiştir. Yoksa yargılama öncesi ödeme olsaydı TBK. 28. Maddesi kapsamında edimler arasında açık bir oransızlık bulunmadığı için talep red edilirdi. Özetle, burada çarpıtma var.
Sonuçta, SEDDK’nın yeni düzenlemesiyle SBM üzerinden atanan eksperler, hem formüle hem de piyasa koşullarına göre hesaplama yapacak ve hangisi yüksekse o tutar ödenecektir. Bu düzenleme, STK’daki değer kaybı taleplerini hızla bir şekilde azaltmaktadır.
Doğan, bir sonraki yazısında Yargıtay ve STK kararlarını karşılaştırarak versin, bakalım STK’ya nazaran mahkemeler nasıl karar veriyorlarmış öğrenelim.
4) DASK ve Vekalet Tartışmaları
Yargıtay’ın DASK ile ilgili kararı, gerekçesizdir ve “aydınlatma yükümlülüğüne uyulmama” konusunu ele almamıştır. Ayrıca, Yargıtay kararlarına uyulması için içtihat birleştirme kararı gereklidir. Dolayısıyla bazı hakemlerin halen DASK aleyhine karar vermesini doğal karşılanması gerekmektedir. Bu konuda Sigorta Hakem Derneğinin bu konudaki açıklamalarını okumasını tavsiye ediyorum.
Son olarak, N. Doğan anlamadığı DASK davaları mevzusunu işlemeyi artık bırakması lazım. Bu konunun doğal seyrine devam etmesi, hukuk sisteminin güvenliği açısından önemlidir. Öte yandan, sigorta sektörünü yakından takip eden izleme kuruluşlarının, Tahkim ve yargı üzerinde baskı olduğunu raporlama ihtimali bulunmaktadır. Bu nedenle, bu meseleyi daha fazla kaşımamak lazım.
Not: Bu görüşlerim şahsıma aittir, üyesi olduğum SHD’ nin görüşlerini yansıtmaz.