İptal Edilen Acente Komisyonu Mevzusu
Prim ve Komisyon
Bilindiği üzere, sigorta şirketleri ve sigorta acenteleri arasında yapılan acente sözleşmesi kapsamında, acenteler sigorta sözleşmesinin düzenlenmesine ve prim tahsil yetkisi olması halinde prim tahsilatına aracılık ederler. Sonuçta “iş getirmeleri” ve “prim tahsilatları” karşılığında da komisyon hak ederler.
Diğer taraftan sigorta primi aşağıdaki unsurlardan oluşur:
Tarife Primi = Risk Primi + Üretim Giderleri + Ticari (Teknik) Kar
Risk primi, sigorta şirketinin sigorta süresi içinde oluşacak rizikolar için ödeyeceği tazminatlara karşılık sigorta ettirenden alması gereken rakamı ifade eder. Geçmiş veriler ışığında mevcut ve beklenen durumlara göre aktüeryal hesaba göre belirlenir.
Üretim giderleri, sigorta şirketlerinin sigorta ettirenleri şirkete çekebilmek için katlanılan bütün üretim masraflarının toplamıdır. Başka bir deyişle, üretim giderleri sözleşme dökümanın çıkartılma maliyetleri veya üretim komisyonları gibi direkt maliyetler ile poliçelerin ve tekliflerin çıkarılma prosedürüyle ilişkili yönetim giderleri ve reklam giderleri gibi dolaylı giderlerinden oluşur.
Üretim giderleri normalde poliçe tanzimine kadar yapılmış olur ve şirketler bu giderlerin bir kısmını tanzim öncesinde, bir kısmını da tanzimden kısa bir süre sonra öderler.
Ülkemizde literatürde yer almamakla birlikte aslında üç çeşit komisyon mevcuttur; yeni iş getirme komisyonu, yenileme komisyonu ve tahsilat komisyonu. Bunlardan tahsilat komisyonu aslında gerçek anlamda komisyon değildir, şöyle ki acentelerin primi tahsil edebilmek için katlandıkları giderlere karşılamak için ödenen bir bedeldir. Yeni iş getirme komisyonu da önemli ölçüde sigorta acentelerin kendi üretim giderlerine karşılık gelen tutara karşılamak için ödenir. Bu durumda sigorta acentelerin mevcut müşterilerinin poliçelerini ilerleyen yıllarda yenilemesi halinde kazanacağı komisyonun (yenileme komisyonun) önemli kısmı gerçek anlamda emeğinin karşılığı olan “geliri”ni oluşturur.
Poliçe İptali
Türk Ticaret Kanunu’nun 1419’uncu maddesinin “Sigorta sözleşmesi sona erdiği takdirde, Kanunda aksi öngörülmemişse, işlemeyen günlere ait ödenmiş primler sigorta ettirene geri verilir” hükmü gereği çeşitli nedenlerle (aracın satılması, primin ödenmemesi vs) poliçe iptal edildiğinde prim iadesinin gün esası üzerinden yapılması öngörülmüştür. Ancak burada kastedilen primin, çok açık olmamakla birlikte brüt (tarife) prim olduğu kabul edilmektedir.
Sigorta şirketleri yukarıdaki kanun maddesi nedeniyle, bir poliçeyi çeşitli nedenlerden dolayı iptal ettiğinde, iptal tarihi itibariyle işlenmeyen günlere ait risk primi, üretim giderleri ve ticari kar toplamından oluşan rakamı sigorta ettirene geri ödemektedir. Bu durumda, sigorta şirketi iptal tarihine kadar ki süreye ait risk primini, üretim giderlerini ve ticari karını almış olmakta, işlenmeyen süreye ait teminat verme durduğu için risk primi ve ticari karını almamaktadır. Ancak işlenmeyen süreye denk gelen üretim giderleri açısından biraz farklı bir durum söz konusudur.
Sigorta şirketi açısından;
Sözleşme iptalinde çoğunlukla kusuru olmayan sigorta şirketleri acente komisyonları dışında kalan üretim giderlerini çoğunlukla poliçe kesilmeden yaptığından, başka sigorta ettirenlere yansıtamamaları halinde, sigorta ettirene iade edilen işlenmeyen süreye isabet eden kısmı kadar zarar yazmaktadırlar. Acente komisyonlarını ise acentelerinden geri tahsil ettikleri için ilave bir zararları oluşmamaktadır. Başka bir deyişle, iade kapsamındaki komisyon gideri dışındaki üretim giderlerini başka sigorta ettirenlere yansıtmaları halinde poliçe iptallerinden dolayı sigorta şirketlerinin herhangi bir kayıpları söz konusu değildir.
Sigorta ettiren açısından;
Poliçe iptallerinin çoğu (prim ödemelerini zamanında yapmaması, sigortalı şeyi (örn. otomobili) satması gibi) sigorta ettiren kaynaklı olmaktadır. Diğer taraftan, sigorta ettiren sözleşme kurulurken sigorta şirketinin kendisi için katlandığı üretim giderlerini (en azından acentenin bedelsiz çalışmadığını bilmektedir) de tahmin edebilmektedir. Buna rağmen, çoğunlukla kendisinden kaynaklı poliçe iptal edildiğinde hiçbir cezai tutar ödemeden işlenmeyen süreye ait tutarı almaktadır. Dolayısıyla kendisi için yapılan bahsi edilen üretim giderleri ya sigorta şirketinin ya da başka sigorta ettirenlerin üzerinde kalmaktadır.
Sigorta acentesi açısından;
Sigortacılık Kanununda sigorta acentesini, “ticarî mümessil, ticarî vekil, satış memuru veya müstahdem gibi tâbi bir sıfatı olmaksızın bir sözleşmeye dayanarak muayyen bir yer veya bölge içinde daimî bir surette sigorta şirketlerinin nam ve hesabına sigorta sözleşmelerine aracılık etmeyi veya bunları sigorta şirketleri adına yapmayı meslek edinen, sözleşmenin akdinden önce hazırlık çalışmalarını yürüten ve sözleşmenin uygulanması ile tazminatın ödenmesinde yardımcı olan kişi” şeklinde tanımlanmıştır. Acenteye verilen sözleşmenin uygulanması ile tazminatın ödenmesinde yardımcı olma görevleri, acente açısından zaten mevcut müşterilerini korumak için rasyonel olarak yapması gereken şeylerdir. Aslında bu hükmün getirilmesi, sigorta şirketlerinin şirket yerine geçerek hasar ödemesi vs yapmamasını önlemektir. Neticede bu görevleri yapmamasının mevcut komisyon kaybı oluşturmamakla birlikte müşteri kaybı sonucu gelecek komisyon kazanç kaybı söz konusu olabilecektir.
Özetle, sigorta şirketi ile sigorta ettirenleri arasında sigorta sözleşmesi kurulmasına aracılık eden ve şirket adına prim tahsilatı yapan, başka deyişle asıl işleri “iş getirme” olan sigorta acentelerinin, sigortacı ile sigorta ettiren arasında oluşan poliçe iptallerinden dolayı komisyonlarının bir kısmını iptal edilmesi hakkaniyet aykırı düşmektedir. Başka bir deyişle sigorta acentesi aslında işini yapmıştır ve sigortacı ile sigorta ettireni bir araya getirmiştir, bu şekilde kendi acentelik sözleşmesine uygun hareket etmiştir. Dolayısıyla sigorta sözleşmesinin tarafı olmayan sigorta acentesinin sigorta sözleşmesinin iptalinden etkilenmemesi gerekmektedir. Nitekim sigorta sözleşmesinin iptali halinde acente sözleşmesi kapsamında komisyon iptali öngören doğrudan bir yasal düzenleme de bulunmamaktadır.
Hayat sigortalarında yakın zamana kadar sadece risk primi (tarife primleri içinde çoğunlukla ticari kar bulunmamakta, teorik olarak risk primi içinde işlenmeyen süreye ait mortalite kar ise iade edilmektedir) üzerinden prim iade söz konusu iken, yapılan düzenleme ile üretim giderleri dahil edilmiştir.
Sorunun Kaynağı Nedir?
Poliçe iptallerinde üretim giderlerinin sigorta ettirene iadesinin aslında muhasebe düzenlemelerinin eksik ve yanlış anlaşılmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Şöyle ki, ülkemizde de uygulanan Avrupa Birliğinin erteleme ve denkleştirme muhasebe modelinin (deffered and matching accounting basis) gereği poliçe primleri ile birlikte üretim giderlerinin de poliçe süresi içinde ertelenmesi gerekmektedir. Bu kapsamda işlenmeyen (kazanılmamış) süreye ait erteleme tutarlarının hesaplaması ile poliçe iptalinde işlenmeyen süreye ait sigorta ettirene iade edilmesi gereken tutarın hesaplanması aynı görülmüştür. Nitekim daha önce anlattığım TFRS 17 deki bir düzenleme ile Genel Şartlar arasında uzun bir süre ilişki kurulması da bu hatalı anlayıştan gelmektedir.
Sonuçta, hem acenteler hem de sigorta şirketlerinin (veya baş sigorta ettirenlerin) poliçe iptalinden dolayı cezalandırılmaması gerekmektedir. Başka bir deyişle, poliçe iptalinde iade edilecek tutarın hesaplanması primin üretim giderleri hariç kalan unsurları üzerinde olması gerekmektedir.
İade edilecek primi = (Risk Primi + Kar) * (İşlenmeyen Gün / Sigorta Süresi)
Bu durumda, tarife primi içindeki üretim giderlerin payının önceden bilinmesi (ve poliçe üzerinde yazılması) de gerekmektedir, aksi halde suiistimal söz konusu olabilir.
SONUÇ
Genel bakışım olan, bu konuda Dünyadaki yaygın uygulamanın veya standardın ülkemizde de geçerli kılınmasıdır. Ancak Dünyada yaygın bir uygulama veya standart yoksa, poliçe iptal edildiğinde işlenmeyen süreye ait üretim giderleri kadar “kusurlu taraf” olan sigorta ettirenin cezalandırılması veya ticari riski gereği sözleşmenin tarafı olan sigorta şirketine yükletilmesi, sigorta sözleşmesinin tarafı olmayan acentelerin ise kesinlikle cezalandırılmaması gerektiğini düşünüyorum.
Türk Borçlar Kanunu (sözleşme hukuku) ve Türk Ticaret Kanunu (sigorta sözleşme hukuku) kapsamında normalde edim ve cezalar sözleşmenin taraflarına aittir. Sözleşmenin tarafı olmayan, ama sözleşme kurulmasına aracılık edenin sözleşmenin kurulmasında, yerine getirilmesinde veya bitmesinde kusuru olması (örneğin yanlış bilgilendirme) halinde, şirket ve aracı arasında oluşacak sorun aracılık hukuk kapsamında çözülmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle poliçe iptalinde acentenin kusuru varsa onunla ilgili ceza acentelik sözleşmesinde yer alması lazım, aksi halde ceza uygulanamaz.
Bu kapsamda TTK nın yukarıda verilen maddesinde değişiklik yapılması veya SEDDK nin yukarıdaki yorumlarımı dikkate alarak söz konusu kanun maddesine yorum getirerek hem sigorta acentelerin hem sigorta şirketlerin (veya diğer sigorta ettirenlerin) cezalandırılmasının ortadan kaldırılması gerekmektedir.
Doç. Dr. Metin Sarıaslan