Depreme Karşı Sigorta Şirketlerinin Durumu
İlk şoktan sonra Deprem’in sigorta sektörü üzerindeki olası etkisi de yoğun şekilde konuşulmaktadır. Kamuoyunda daha çok sivil konutlar için DASK’ın verdiği Zorunlu Deprem Sigortası (ZDS) konuşulurken, sigorta sektöründe ise deprem teminat içerikli mal ve bedeni sigortaları konuşulmaktadır. Yangın ve mühendislik sigortaları kapsamında ticari ve sanayi risklere karşı verilen mal sigortaları (idari binalar, fabrikalar, depolar, makina, teçhizat, stoklar (ham madde, ticari mallar, mamuller vs) ve kar kaybı teminatları (gizli tehlike olabilir), sivil konut sigortaları (Eşya ve DASK’ı aşan bina teminatları), sağlık sigortaları, kasko sigortaları ve hayat sigortaları olmak üzere birçok sigorta kapsamında 10 Milyarlarca lira tazminat ödenecektir.
Sigorta şirketleri genelde zararlı kapanan bir yıldan sonra, bu büyükte bir felakete karşı çok önemli bir sınav vereceklerdir. Bu noktada, şirketlerin mevcut yükümlüklerine karşı tuttukları nakde dönüşebilecek varlıklarını aşan varlıkları fazla olmadığından, reasürans anlaşmaları ile sağlanan katastrofik reasürans korumasının büyüklüğü çok önemli olacaktır.
SEDDK’nın uzun süredir uzaktan takip ettiği sigorta şirketlerinin olası maksimum hasar tahminleri (PML) ve bu hesaba göre sağlanan katastrofik reasürans koruması durumunu bilmiyoruz, ama daha çok birinci bölge (İstanbul) ve üçüncü bölgede (İzmir) beklenen deprem hasar tahminlerine (PML 6 ve üzeri) göre reasürans koruması sağlandığı için mevcut korumaların genelde yeterli olabileceği tahmin edilmektedir. Ama şirket bazında konservasyon tutarı (katastrofik risk koruması başlama noktasına kadar ki şirketçe ödemesi gereken hasar tutarı ve reasürans korumasını aşan kısımlar), reasürörlerin ödeme kapasitesi (değer düşüklüğü durumu olabilir), olay limitleri ve yenileme şartları da önemli olacaktır. Ayrıca bu tarihten sonra bu yıl içinde İstanbul depremi olması halinde sigorta şirketlerinin yeterli reasürans koruması kalmamış olabilir.
Aslında bu deprem olmasaydı, Deprem günü olan Pazartesi günü halka açık sigorta şirketlerinden birinin açıklanan finansallarına yönelik geniş bir analizimi yayınlayacaktım, ama bu deprem nedeniyle askıya aldım. Konu ile ilgili olduğu için söz konusu analizimde sadece denetim raporuna ilişkin aşağıdaki değerlendirmemi paylaşmak isterim.
“1- İşletmenin Sürekliliği
Bağımsız Denetim Standartlarına (BDS) göre finansal tablolar, işletmenin sınırsız bir ömre sahip olduğu ve öngörülebilir gelecekte faaliyetlerini sürdüreceği varsayımıyla hazırlanır (BDS 570 pr.2). İşletmenin Sürekliliğinin değerlendirilmesi en az 12 aylık dönemi kapsamalıdır.
Sigorta şirketleri gelecekteki risklere yönelik teminat veren kurumlardır. Bu kapsamda katastrofik riskler dahil bütün risklere karşı verilen teminatlar, tahmini maksimum hasarlar (PML) ile şirket net varlıkları ve reasürörlerden alınan koruma tutarı toplamı karşılaştırılması yapılmakta ve SEDDK’ya raporlanmaktadır.
Denetçi, finansal tabloların hazırlanmasında yönetimin işletmenin sürekliliği esasını kullanmasının uygunluğu hakkında yeterli ve uygun denetim kanıtı elde etmek ve yönetimin bu esası kullanmasının uygunluğuna ilişkin bir sonuca varmak ve elde edilen denetim kanıtlarına dayanarak işletmenin sürekliliğini devam ettirme kabiliyetine ilişkin ciddi şüphe oluşturabilecek olay veya şartlarla ilgili önemli bir belirsizliğin mevcut olup olmadığı konusunda bir sonuca varmak ve raporlama yapmak zorundadır (BDS 570 pr.9). Ancak Şirket denetçisi bu BDS’ye uygun olarak denetim prosedürü uygulayıp uygulamadığı belirsizdir. Şöyle ki, kilit bir konu olan bu husus, kilit konu olarak belirlenmemiş ve denetim raporunda da sadece “Ancak gelecekteki olay ve şartlar şirketin sürekliliğini sona erdirebilir.” şeklinde genel bir anlatım kullanılmıştır. Oysa finansal kullanıcılar açısından Şirketin başta beklenen İstanbul depremi dahil birçok katastrofik olaylarda durumunu bilmesi elzem olduğu düşünülmektedir. Ancak maalesef sigorta şirketlerini denetleyen bağımsız denetim firmalarınca bu husus gözardı edilmektedir.”